KARA KUVVETLERİ KOMUTANI’ NA BÖYLE HİTAP ETMEMELİSİNİZ !
23 Ağustos 2011KAYITDIŞILIK İNSAN HAKKI İHLALİDİR.
22 Ağustos 2011Kayıtdışılıkla mücadelenin sloganlarla değil, insana verilen değerin göstergesi uygulamalarla yapılacağını kaydeden Ocakoğlu, “1982 anayasası geçici Md’ lerinde çalışma hayatını düzenleyecek uyum yasalarının çıkarılması isterken, bu ağır tablo için bir şey yapılamamıştır.
Hak yemişi maddi ödüllendiren ve af eden,
alt soy dahil olarak hakkı yenmiş olanı cezalandıran, bir sistem niçin sürdürülüyor.
Konudaki bilimsel verilere rağmen, meseleye duyarsız kalmış yönetim bu kesim için hiçbir şey yapmamış, Bağ-Kur’ luya yaratılan fırsatlardan kayıtdışı çalışma ortamında kalmış insanlar mahrum bırakılmıştır.
Kayıtdışılığın zararını taşıyan kesim lehine ve hak kayıplarını yargı veya idarenin kararı ile onaracak , ihya edecek uygulanabilir bir program kamuoyuna açıklanmalıdır.
Bu yapılmadan sosyal güvenlik sisteminde gerçek bir adalet ve eşitlik ortamı olmayacaktır. İktidar bu konuda hiçbir şey yapmamış, zarar görenler kaderine terk edilmiştir. İkitidara talip olanlar ise konuda ne yapacaklarını anlaşılır ve uygulanabilir halde kamuoyuna açıklamalıdır. Kamuoyunun, insan varlığına ait bu konuda, veren ile vermeyeni ayıracağında ve iyinin peşine düşeceğinde şüphe yoktur” dedi.
Yoksulluk mücadelesinin sadece fukaralık mücadelesi ile yapılamayacağnıın altını çizen Ocakoğlu, “Eğitim, sağlık, hukuk, sosyal güvenlik, konut sahibi olma hakkı, fırsatlara ulaşabilme, kaynaklardan yararlanma, güvenlik , korunma başlıklarında ve vatandaşlık hakkında asgari müşterek kavramı ve uygulanabilir standartı olmalıdır. Yoksunluklar ile mücadele olmadan, maddi manevi yoksulluk ortadan nasıl kalkacaktır. Ortaya konan tablo, gerçeğin yansıması değildir.
Savunma ve yetersizlik iddiası yoksunlukların görüntüsünü örtmektedir. Risklere yeterince ve ciddiyet ile hazırlık , ayrımcılığın dışlanması yoksunluklarla mücadelede önemli aşamadır. Savunma ve eleştiri zemininde süren bu propaganda sürecinde berrak ve ciddi bir hak ve hukuk müdafaası programı henüz görülmedi. Bu durum, bir kesimin işini kolaylaştırmaktadır. Kötüleme veya yetersizlik iddiasındaki olası başarının bize gerçekte verebileceği ne var. Toplum kimyasının düzeltilmeye, hukuk ve vicdan duygusunun onarılmaya ihtiyacı var. Bu ortam ‘‘ dayı konaklarında” ısınma kolaylaşır mı , hasretler sonlanabilecek, aidiyet güçlenecek mi ?
Karanlıklarda parlayan yıldızları örten bulutlar dağılabilecek mi?
Kamuoyunun heyecanları açığa çıkarılmadan hukuk ve murakabe alanında farklılık anlaşılır halde ortaya konmadan, umut duygusu yeterince yeşertilmeden, iddialar güncellenmeden, niyetler korunmadan farklılık yaratılamayacaktır. Anlatılanı dinleyen değil anlatan ve talep eden , şahidi ve delili bol bir kamuoyu sandıkta muhteşem olacaktır. Tartışma ve savunma ortamının gündem olmasının ülkeye, insana ve geleceğe farklı bir fayda getirteceği kanaatini taşımıyorum. İhtiyaçlarımız, beklentilerimiz ve heyecanlarımız dururken, zihinlerimizi vicdan duygumuzu tesiri altına tutan ortamın yönlendirdiği gündem, yararımıza olmayacaktır” dedi.
BUNLAR NE OLACAK SAYIN BAŞKAN ?
22 Ağustos 201146 Misyonunun temsilcisi ve DP Büyük Kongresi sürecinde teşkilata Liderlik çağrısı yapmış bir siyasi olarak 46 ruhu ile ifade edilen değerlerimize saygımızı ve sadakat duygumuzu muhafaza ediyoruz Bu misyonun ruhunda kayıtlı hukuk müdafaa etme pozisyonumuzu işin bütün zorluklarına ve ağır maliyetlerine rağmen sürdüreceğiz. Kastettiğimiz misyonun manevi sıfatları kimilerinin önünden dahi geçemediği, telkinli yollarda olduğumuz için üzerimizdedir.
Diğerlerinin liderliği de temsil iddiaları da rivayettir.
YSK başvurumuzu Türk siyasetine ışık tutacak kararı ile cevaplamıştı.
Veraset hukuku ile siyaset yapma yanlışlığı sürüyor. Hakiki hüviyete yardımı olabilecek samimi yaklaşımdan mahrum görüntü sürüyor. Sadece markanın, millet ve ülke için muhteşem lezzet ve tadlar üretmeye yetmediğinin anlaşılmış olması gerekmez mi ?
Sürüp gelenler alt alta yazıldığında bizlerin gerçekten uzak durması gerekenin ne olduğu, çok net olarak okunuyor.
Millet önünde farklı söylemlerde bulunurken, Misyonumuza ve bizlere proje uygulatılmıştır. Bu bir siyaset değildir, bunlar siyasetin doğal rekabet ortamında gelişebilecek aktiviteler değildir. 2007 yılında DYP’nin değişim çabasının önünü açmak için YSK’ ya yaptığımız başvurunun karar metni, Türk yargısının siyasetçilere yol gösterdiği büyük bir belgedir.
YSK kararında özetle ” misyonun veraset hukuku ile devredilemeyeceğini bu konuda karar yetkisinin millete, seçmene ait olduğu” öğretisi hükme bağlanmıştır. İşin sahibini belirleyen iradenin algılamasını etkileyen kriterler sözlerimizin muhattaplarında ne durumdaydı?
Aydın Menderes bir kaç yıl önce ” emlak komisyoncularına muhattap olma” gidişatına dikkat çekmişti. Yakışan davranışı sergilemeyenler bilmelidir ki misyona zemin olan samimiyet, arkadaşlık, dayanışma ve savunma kavramları tahrip edilmiştir. Yönetim ve yönetimin isabetli karar almasını engelleyen başkan yardımcıları ve il başkanları bilinmelidir ki bu bir hizmet değildir, zarardır ve frene basmaktır.
Söylemler ve görüntü üzüntü vericidir. Biz söylediklerinizi biliyoruz.
Seçimler ardından görev ve sıfat üstlenmiş kimi siyasilerin başarısızlığı ve başarıyı ” bu misyon bitti, bu misyon devrini tamamladı veya bunun sebebi benim” mealinde yorumlamaları isabetsizdir. Değerlerimize hatta vasıflarına dahi haksızlık yapmaktadırlar.
Tabii burada misyon olarak ne kastedildiğine bakmak gerekir. Bizim kastettiğimiz misyon çok farklıdır, Anlaşmazlıkta buradan kaynaklanmaktadır. Sadece siyasi partiler kanunu ve parti tüzüğü çercevesinde değil, manevi sıfatlar ve değerler üzerinde de ciddi sıkıntımız vardır. Seyahat ve hukuk nedeniyle bulunduğum ilin, ilçe teşkilatlarından birisi daha bayraklarını, fotoğraflarını, genel başkan resimlerini bırakıp gitmiş.
Bana sordular ” bıraktılar gittiler, bunlar ne olacak?”
Bunlar ne olacak Sayın Başkan ?
Sözlerimin muhattabı teşkilatta özveri ile çalışmışlar değildir. Sözlerimin muhattabı yönetim ve bu çatıdan maaş alanlardır. Bizleri yeterince yoldan çeviren var. Bir de sizin kalıntılarınızı mı toplayacağız ?
Ne var burada? dersen, olacak budur.
Ayrıca, ” AP, DYP genel merkez binası hasılatı ile iftar yemeği lezetli miydi? ”
Türkiyenin demokratik yapısına katkı sürdürülmelidir.
Bu zeminden alınan bilgi birikimi ve deneyimler ile yoksunluklara dikkat çekmek, sosyal yapımızı etkileyebilecek hataları dışlatıp zayıf noktaları güçlendirmek, icraat istikametine katkı yapmak, görüş oluşturmak, heyecanları güncellemek ve elbette talepte bulunmak için yararlanılmalıdır.
Öğretinin Türkiye’nin demokratik yapısına katkısını sürdürebilmesi meseledir. Birikimden Türk siyasetini ve ülkeyi yararlandırmaya vesile ve fırsat olacak kapılar ardına kadar açıktır.
Hukukun yapılanmasına, sosyal yaşamdaki olumlu gelişimlere, olumsuzluklardan arınmaya hizmete ve bilgiden yararlanılmasına yönelik talepler sürdürülecektir.
Misyon öğretisinin siyasete egemenliğinde bize düşen vehim ve uyaracılığı ile külfet olsa da, nimet milette düşeceğinden program uygulanacak, pozisyon sürdürülecektir.
Biten bir sey yoktur.
İHA-İstanbul 22.08.2011
Misyonun barındırdığı bütün kavramlar seçmen davranışında ve duygularında yaşamaktadır.
BASININ OLANAKLARINDAN YARARLANABİLMEK ORTAK HAKTIR.
21 Ağustos 2011Dr. Graves mezarında ters döndü.
01 Şubat 2005İNSAN’ da var olan TSH reseptörüne karşı gelişen ve tiroid bezini uyaran antikorların neden olduğu tiroid hastalığı, bu hastalığı tanımlayan ve tanımlaması ile insana tedavi olanağını yaratan Dr. Graves’ in adıyla anılır.
Genetik ve çevresel faktörler ile oluşabilen bu metobolik rahatsızlık, Guatr hastalarında görülür ve ülkemizde yaygındır.
Graves hastalığında tanı laboratuar tetkikleri ile konur ve tedavi bu tetkiklerin sonucuna göre düzenlenir.
İnsanda, Graves hastalığı T3 – T4 –TSH hormonlarının ölçümü ile tanımlanır.
Graves hastalığında uzun, külfetli ve emek sarf edilen tedavi programı uygulanır.
Guatr hastalıklarından olan Basedow Graves, tedavi edilebilir bir hastalıktır.
Aşırı stres yüklenmesinin dahil olduğu çevresel faktörlerin etkisi ile hastalığın nüksetmesi olasıdır. Tedavi edilmeyen Guatr hastalıklarında kanser riski vardır.
Çağdaş tıp, bu vakanın görüldüğü insanlar için periyodik laboratuar tetkiklerini öngörür.
İstanbul’daki Dr. Nezih Çetin, TSH- T3-T4 ve diğer hormon değerlerinin kan tahlil sonuçlarındaki yüksekliğini, muhtemelen yakın gelecekte yayınlanacak bir yazı dizisinden erken ilham ile ; ‘’ Derin Devlet ‘’ olarak tanımlamaktadır.
Doktorun bu tanısına uyguladığı tedavi programına ulaşılamamıştır.
Bir yanlış davranışı sonucu, Beşiktaş Sait Çiftçi Dispanserinde laboratuar tetkiki yaptıran İnsanın, kan alan hemşire ile konuşmasını ” Annesine söylüyor” sataşması ile dillendiren arkadaki ” O Kadının ” nezhebi ve hangi hukuka ? tabi olduğu ise tanımlanamamıştır. (x)-
TCK’ yı ve CMUK’ u hukuk olarak kabul etmiş yasa koyucu ve o yasa koyucunun egemenliğini belirlemiş irade, eğer bu vakaya şahit olsaydı ne yapacağının cevabı ise vicdanlarımızdadır.
İstanbul – 2005
Böyle bir vaka’ da kalana sakın ola, onlara uymamayı tavsiye ederim. Onları ciddiye alıp bu dengesizliği teşhir etmek için oranın kapısında, sapkınlığı halka teşhir edecek bildiri dağıtmayı falan düşünmeyin.
Aşırı tepkinizin, savunma içgüdünüzün ve aidiyet duygunuzun dürtüsü ile bu düşünceye kapılırsanız, bodur bir kadın oranın kapısında hazırlanmı senaryoyu oynayıp, mesela siz otobüs ile oradan geçerken, mübalağalı ve ağdalı haraketler ile kapıda bekleyenlere elindeki kağıtları hemde size göstere, göstere dağıtması olasıdır. Bu işleri üstlenmektense camdan dışarı atmayı, tavsiye ederim.
Yine bu yoğunluğun mesela Sultanahmet’ teki tramvay yaya geçişlerinde beklerken dikkat eksikliğine sebeb olabileceği, yanınızda durup birden haraketlenenlerin peşine takılıp tramvayın önünde kalma riskinin görülebileceği hatırdan çıkarılmamalıdır.
Ayrıca, bu yogunlukta birde hasta bakıp onu hayatta tutmaya çalışıyorsanız, iyi tanındığınız itibarınız olan nitelikli hastanenin bn. resepsiyon görevlisinden
” kızım” hitabıyla bir istekte bulunmayın. Erkek kılığındaki ” o kadın” ! bir anda yanınızda türeyebilir. Dengesizlikle ” saçı siyah, uzun , kızı olduğunu düşünüyor ” şeklinde elini yukarıya doğru bir yere sallıyarak anlatım ve dengesizlik yapabilir. Hatta, güvenlik kamerasının tam odaklandığı yerde ve arkanızda asıl md, izinliyken, nöbetçi güvenlik şefinin önünde. Sizin burada sarf ettiğiniz ”kızım” sözü, günün olağan akışı içinde sarf edilmiş bir sözdür. Ne kapkara saçları, ne nefis bir örgü at kuyruğunu nede dikkatinizi çekmeye çalışan tahrik edici ilgiyi fark etmemiş olsanızda bu ortamın içinde kalabilirsiniz. Sakın olaki bu dengesizin ve dikkat çekmeye çalışan çabanın veya özgün davranış yansımasının burada ne işi var demeyin. Meczubun hali, hastalıklı yapıları ile niyet okuma anlatımı yapmanın yansımasıdır. Bu çok ciddi bir durumdur.
Çünkü, siz yine o resepsiyonun önündeyken, erkek kılığındaki ” o kadın” bu kere, mesela telefon ile konuşurken, hızla yanınızdan geçer gibi elini pantolonunuzun arka cebindeki cüzdanın üzerine vurur gider. Cüzdanınımı , pantolunun arkasınımı, yoksa yoğun bakımın içindekinimi düşüneceksin. Burada, bu tahriklere kapılıp yapacağın en küçük olayının üzerine akla hayala gelmedik pislik senaryosunu oynamaya hazır beklemekte olan rezil bir topluluk vardır. Hasta yoğun bakımdan çıkmış odasına gelmiş, oda kalabalık yabancı yok, hastayı intibak ettirme çabasındayız.
Nasılsa biz, o kadının odağındayız ya. Aman ha hastanıza eğilirsiniz su falan vermeye kalkarsınız, bu kere Barbaros gelir, yine cüzdanınızın üstüne çarpar. Yatakta iradesi ve algılama yeteneği sorunlu hastanız, ardınızda ise oralara karışmış sizi ısırmaya hazır vicdan ve hukuk duyguları , avantanın anestezisi altında bir köpek sürüsü. Dikkat etmek gerekir.
” Ormanların gürültüsü” türküsünden dahi etkilenmeyin.
En seçkin dostların, mesleklerinin pırıl pırıl mensupları olan bir tıbbı heyet arasındaki bir zata ben bu olayların finalinde; onunda iyi doktorları vardı
” Ulan’ sen Hitlerin doktorumusun ” diye hitap ettim.
ABD’deki sentolojistler ile İmam Buharinin öğrencilik yıllarındaki hırsızı kel kalır, bu meczupların yanında.
ABD’ de çekilmiş bir süre konuşulmuş bir filmden , genç erkek kılığındaki fıstık
” o kadın ” herhalde etkilendi veya haraket veya davranış kopyalamak için esinlendi. Filmde dans dersi alan kişinin sokakta, içindeki müziğin ritmi ile dans ettiği, sahneler var.
. ” O kadın” bu dans olayının taklidini, artislere taş çıkaracak halde, ustalıkla yapıyor. Fazla meşgul olmamak lazım.
Bırakın, anlatmayı- anlattırmayı, sonunda sizi görmek istedikleri gibi, kendi kendinize dans etmeye başlayabilirsiniz, mazallah.
Görsellerini önünüze, dinletiyi kulağınıza koysalarda üzerinde durmamak belkide en doğrusu, Özel hayat olaylarının bazı sızılarından senaryo yaratıp, hatırlatıcı dublör kullanılması önemsedikçe, bunu yapanda önemsenecek ve bu zavallılık sürdürülecektir o kadınca.
Olurda bu yazıyı okuyupta bunlar ne böyle diyen olursa söyleyeceğimiz ” 2005 yılındaki bir takipsizlik kararının Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına yaptığımız itiraz başvuurumda yer aldığı gibi, bunun memleketimdeki bütün kötülüklerin anası” düşüncenin ürünü olan eylemler olduğudur.
Beşiktaş ıhlamur kasırında planlanan zamanda yayımlanmış belgesel için yaptığım söyleşide ” Cenab- ı Hak’kın kazananı sevdiği ” anlatımı yapmıştım.
Neden TJK kamersina yaptigim bu anlatimdan hemen alinti yapip siyah cip ile balkonumun önünde -sen nasil seversin = sozleriyle ciglik atiyorsun?
Kitapçılarda, özellikle Mecidiyeköy’ de alışveriş yaparken etrafla pek ilgilenmemek , dikkatinizi çekip davranış eylemi yapmaya hazırlanmışların cengeline takılmaktan koruyabilir. İyi beslenmiş erkek kılığındaki ” o kadın” dan iki tanesi rol dağılımını yapıp hazırlanmıştır. İkiside aynı sürünün köpeği olmasına rağmen, edebiyatı ve fikir akımlarınıda lafta bölüşmüşlerdir. Aldığınız kitaba göre birtanesi, size sempati ve tasvip ederek bakarken, diğeri bu kitabı seçmenizden duyduğu memnuniyetsizliği yüzüne ve beden diline aktarır. Kitabı yerine koyup farklı bir fikir yapısının ürünü kitap aldığınızda bu kere roller değişmekte , öncesinde tasvip eden bu kere tenkit davranışı üretmekte diğeri ise o kadının özgün ve sanal tebesümü olan bir ifade ve beden dili ile oynamaktadır.
Bu çok riskli ve tehdit edici ortam ile meşgul olmamak iyidir. Bazende diğer cinsi kendilerince ,neyi beğeneceğiniz neyi beğenmeyeceğiniz meşguliyeti ile kullanır. Bunlar ne zaman ve nerede oldu diyene, söylenecek doğru söz şudur. ” bunlar olurken sen ne yaptın” ?
BUNUNLA BİR İLGİM OLMADIĞI….DEMİŞİM AMA, BU ELBİSE BİÇİLMİŞ.
14 Ekim 2001ÖZEL HAYATA VE METABOLİZMAYA, AĞIR ZARARI OLMUŞ BİR ANGARYA YÜKLEME ÖRNEĞİNİN ANLATIMI……(diğerleri dışında)
İkametgahımın bulunduğu adrese,(Aynı mahalle, aynı sokak,aynı apt. no’ su ve aynı apt. ismi ile 0 533 634 99 85 no’lu tel. ait fatura gelmektedir.). Fatura yani telefon aboneliği Sanet NUR Ocakoğlu adınadır. Yeni gerçekleştirldiği düşünülen ve fatura dökümünde bortç bakiyesi gözüken bu telefon abonesi isminde apartmanımda, hatta mahalemde kimse oturmamaktadır.Adıma NUR eklenerek var edilmiş bu telefon aboneliği..çok önceden beri telefonlarınızı kullanana bir kişi olarak bende endişe yaratmıştır. Gerçekleştirilme amacını bilmediğim ancak açık seçik şahsım hedef alınmış bu telefonun ne amaçla kullanıldığını bilmiyorum. Doğal olarak bu telefon ile çevreme ait telefonlara bir mesaj bırakılabileceği ve arama yapılabileceği endişesindeyim. ……… Ekim 2011
Not: Yakıştırma isimdeki NUR kelimesi ile ilgim vaki yazılarımda ve Siyas konuşmalarım -da, NUR YÜZLÜ BAŞBAKAN deyişini eskiden beri ve sık kullanmamdır.
Sokakta eşzamanlı bir ”dayı” hitabı mevzusu vardı.